A. Mirasın Gerçek Reddi:
Gerçek ret, terekenin yasal ve atanmış mirasçılarının, kanunda öngörülen şartlara uyarak mirası kabul etmemek hususundaki arzularını sözlü veya yazılı olarak sulh mahkemesine bildirmeleridir. Mirasın reddi hukuksal niteliği itibariyle bir irade açıklaması, bozucu yenilik doğurucu bir hakkın kullanılmasıdır. Mirası reddetmek isteyen, ayırtım gücü taşıyan ve ergin olan mirasçı, miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesine yazılı veya sözlü olarak tek taraflı, kayıtsız ve şartsız bir irade beyanı ile başvurarak mirası reddedebilir.
Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler (TMK. md. 605/1). Devlet de yasal mirasçı sıfatıyla mirası reddedebilir. Mirası reddedecek kişinin tam ehliyetli olması gerekmektedir, mirasçı tam ehliyetli değilse onun yerine yasal temsilci ret beyanında bulunur.
Mirasın kayıtsız ve şartsız reddine ilişkin beyan; bozucu yenilik doğurucu niteliktedir. Mirasın kayıtsız ve şartsız reddine ilişkin beyan sulh mahkemesine ulaştıktan sonra bu beyandan tek taraflı olarak dönülemez. Şartlar mevcut ise, TBK madde 31 uyarınca (hata halleri) reddin iptali davası açılabilir.
Mirasın reddi talebi mirasın açılacağı yerin Sulh Hukuk Mahkemesine yapılır. Bu yer de miras bırakanın yerleşim yeri mahkemesidir. Ret beyanı mirasın açıldığı yerin Sulh Mahkemesi tarafından mahkemenin özel kütüğüne tescil edilir (TMK md. 609). Ret beyanı TMK md. 609’a uygun olarak ilgili makama yapıldığı andan itibaren hüküm kazanır. Tutanağın tutulmamış ya da özel kütüğe işlenmemiş olması reddin geçerliliğini etkilemez. Burada mahkemece tutulan tutanağın ve esas defterine işlemenin kurucu bir değeri yoktur. Ret beyanı ilgili makama varmakla ret işlemi tamamlanmış olup mahkemece yapılan kayıtlar bildirici nitelik taşır. Mirası ret talebinde bulunan mirasçıya talep halinde mirası reddettiğine dair bir belge verilir (TMK md. 609).
Mirasın reddi kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan biri olmadığı için vekil eliyle ret beyanında bulunulabilir ancak vekilin mahkemeye noterce imzası onaylanmış özel yetki içeren bir vekaletname ibraz etmesi gerekmektedir.
Yasal süresi içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız, şartsız kazanmış olur (TMK md. 610) Bu süre dolmadan mirasçı olarak tereke işlerine karışan, olağan yönetim dışındaki tereke işlerini yürüten ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçı, mirası örtülü olarak kabul etmiş sayılır, artık mirası reddedemez.
Mirası ret hakkı şu 4 halde düşer:
– Üç aylık ret süresinin dolması (TMK md. 606).
– Feragat Sebebiyle Ret Hakkının Düşmesi; Mirası reddetmekten feragat etmek isteyen mirasçı yazılı veya sözlü olarak miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Mahkemesine beyanda bulunabileceği gibi bu beyanı ilgililere de (mirasçılar, vasiyet alacaklıları, tereke alacaklıları) yöneltebilir.
– Tereke İşlerine Karışılması Nedeniyle Ret Hakkının Düşmesi: Mirasçılardan biri terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan ve miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapmak suretiyle tereke işlerine karışırsa, bu durum mirasçının mirası örtülü olarak kabul ettiğini gösterir ve mirasçının mirası ret hakkı sona erer (TMK md. 610).
– Mirasçının Terekeye Ait Bir Malı Kendisine Mal Etmesi veya Gizlemesi Nedeniyle Ret Hakkının Düşmesi: Mirasçılardan birinin ret süresi içinde terekeye ait bir malı gizlemesi veya kendisine mal etmesi halinde mirasçının ret hakkı düşer ve mirasçı mirası kabul etmiş sayılır (TMK md. 610).
B. Mirasın Hükmen Reddi:
Miras bırakanın ölüm tarihinde ödemeden aczi açıkça belli ve resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır (TMK md. 605/ll). Hükmi rette şartların varlığı halinde herhangi bir irade açıklamasına gerek yoktur. Bu halde kabul ve ret için bir süre öngörülmemiştir. Bunun tespiti mahkemeden her zaman istenebileceği gibi tereke alacaklılarının açtıkları davalarda da her zaman ileri sürülebilir. Mirasın hükmi reddi şartları şunlardır:
– Miras bırakanın ölümü anında borçlarını ödemekten aciz durumda olması ve ödemeden aczinin açıkça belli olması,
– Veya miras bırakanın borçlarını ödemeden aczinin resmen tespit edilmiş olmasıdır.
Bu şartların varlığı halinde mirasçıların karine olarak mirası reddettikleri kabul edilir. Bunun için mirasçılar tarafından ayrıca Sulh Mahkemesine ret beyanında bulunulmasına gerek yoktur.
C. Yargıtay Kararları
“Hükmen Ret ile alakalı”
“Terekenin borca batık olduğunun ileri sürülebilmesi için, ölüm gününde bu durum ilam, aciz belgesi ve benzeri şekilde belge veya delillerle tevsik edilmiş olması zorunlu değildir. Sonradan yapılacak tespit ölüm gününe raci sonuçlar doğurur. Bu bakımdan incelemenin bu çerçevede yapılması ve madde hükmünü de bu yolda yorumlayıp uygulaması gereklidir.” (2.HD., 1.4.1974, 2034/1987)
“Açılan bu davada miras bırakanın ödemeden aczinin açıkça belli olduğunu dile getirmişlerdir. İşte bu hâlde mirasın reddedilmiş olduğunun kabulü gerekir. Bu durumun teyidi yönünden, mahkeme duruşma safahatında; Tapu Sicil Müdürlüğü’ne, SSK İhtiyarlık Sigorta Müdürlüğü’ne, Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne, Emekli Sandığı’na müzekkereler yazmış, aldığı cevaplarla miras bırakanın hiçbir taşınmazının bulunmadığı, vergi mükellefi olmadığı, SSK ve Emekli Sandığı’ndan maaş almadığı belirlenmiştir. Ayrıca; Emniyet Müdürlüğü’nden alınan cevabi yazıda da, miras bırakanın ölmeden önce boşta gezdiği, işinin olmadığı, üzerine kayıtlı mal varlığının bulunmadığı tespit edilmiştir. Dinlenen şahit de bu durumu teyit etmiştir. Bu açıklamalardan anlaşıldığı gibi, miras bırakanın taşınır, taşınmaz hiçbir malı olmadığı gibi, maaşının da bulunmadığı, herhangi bir işte de çalışmadığı belirlenmiştir. Yani miras bırakanın ödemeden aczi açıkça bellidir. Karinenin doğruluğu somut olayda saptanmış olup, aksi davacı tarafından ispat edilememiştir.” (HGK., 16.4.2008, 4-332/336)
“Mahkemece, tapuda yapılan araştırmalar sonucu ve davacı tanıklarının beyanlarından ölen davalı çocuklarının taşınır ve taşınmaz malları bulunmadığı, başıboş işsiz ve güçsüz dolaşan bir kişi olduğunun anlaşıldığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Bir kimsenin ölümü anında malvarlığı bulunmadığının sübutu, terekesinin borca batık olduğunu göstermez.” (4.HD., 23.11.1992, 8220/14732)
“Borca batıklık durumunun varlığı ve mali durumun iyileştirilmesi ümidinin bulunup bulunmadığı özel ve teknik bir bilgiyi gerektirdiğinden bu konuda uzman bilirkişinin oy ve görüşü alınmalıdır.” (19.HD., 10.3.2005, 2004/13373, 2005/2443)
“Terekenin borca batık olduğunun tespiti ayrı bir dava açılarak istenebileceği gibi açılmış bir davada savunma olarak da ileri sürülebilir. Açılmış bir davada ileri sürülen bu savunmanın HUMK’un 222 ve izleyen maddeleri gereğince hadiseler biçiminde incelenip karara bağlanması gerekir. Şu durumda davalıların, terekenin borca batık olduğuna ilişkin olarak gösterdikleri tüm kanıtlar toplanıp savunma doğrultusunda değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.” 4.HD., 7.7.2011, 8398/8121 (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası); 4.HD., 25.5.2009, 2008/7583, 2009/7060 (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası).
Mahkemece mirasbırakanın ölümü tarihi itibarıyla borç miktarı ile mirasın açıldığı tarih itibarıyla malvarlığı değerleri tespit edilmemiş, mirasbırakanın borcundan dolayı, ölümünden sonra mirasçıları aleyhine yapılan icra takiplerine ilişin dosyalar da getirtilmemiştir. Bu hâliyle yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Öyleyse mahkemece yapılacak iş; mirasbırakanın ölüm tarihi itibarıyla borç miktarını tespit etmek, aynı tarih itibarıyla taşınır ve taşınmaz malvarlığını, varsa hak ve alacaklarını, tarafların bu hususta gösterecekleri delilleri toplamak suretiyle saptamak, mirasbırakanın borcundan dolayı mirasçılar aleyhinde yürütülen takiplere ilişkin icra dosyalarını getirtmek ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Belirtilen yönlerde inceleme ve araştırma yapılmadan eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.” 2.HD., 18.5.2011, 2010/ 18354, 2011/8640 (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası)
; “Borçların miras bırakana ait bulunduğu, mallarının borcu karşılamadığı, terekenin borca batık olduğu, davacıların terekeyi açık yahut örtülü olarak kabul etmedikleri toplanan deliller ile sabittir. (T.M.K. madde 605/2) Açıklanan sebeplerle davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde davanın reddi doğru görülmemiştir.” 2.HD., 2.3.2011, 1943/3583 (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası)
“Terekenin borca batık olup olmadığı mirasbırakanın terekesinin aktif ve pasifinin tamamen bilinmesi ile mümkündür. Mahkemece yapılacak iş mirasbırakan Ahmet İçel’in ölüm tarihi itibarıyla terekesinin aktif ve pasifini belirlemek ve sonucu uyarınca bir karar vermekten ibarettir.” 2.HD., 20.12.2010, 8323/21464 (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası)
“Davacılar vekili, murisin terekesinin borca batık olduğunun tereke tespit davasında ortaya çıktığını, bu nedenle mirası reddettiklerini ileri sürerek mirasın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Hükmi reddin sonuç doğurması için herhangi bir irade açıklaması gerekmemektedir; yeter ki mirasçı TMK’nun 610. maddesinin ikinci fıkrasında açıklanan davranışlarla mirası kabul etmiş sayılmasın. Terekenin tespiti için davacılar tarafından açılan dava, bu kapsamda olmayıp davacıların mirası örtülü olarak kabul ettikleri sonucunu doğurmaz. Terekenin borca batık olduğu anlaşıldığına göre davanın kabulü gerekir.” HGK., 22.9.2010, 2-379/413 (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası)
D. Notlar
Ret karinesinin uygulanabilmesi için mirasçıların (gerçek reddin aksine), mirasbırakanın yerleşimyeri sulh hukuk mahkemesine başvurarak ret beyanında bulunmaları gerekli değildir. Fakat, mirasçılardan birinin hükmen reddin tespiti için dava yoluna başvurmasına da bir engel bulunmamaktadır.
Mamafih, mirasçı/mirasçıların (Mirasbırakanın ölüm anında borçlarını ödeyemez durumda bulunduğunun resmen tespit edilmemiş olduğu hâllerde), tedbirli hareket edip mirasbırakanın ölüm anında borç ödemeden aciz olduğundan emin olsa bile, süresi içinde sulh mahkemesine mirası ret beyanında bulunması yararına olacaktır.
Mirasbırakanın ölüm anında borçlarını ödeyemez durumda olmasının açıkça belli olması, bu durumun en azından mirasbırakanın çevresince biliniyor olması anlamına gelmektedir.Bu durumda tanıkla aciz durumunun varlığı ispat edilebilecektir.
Aciz durumunu resmen tespit edilmesi tercih edilirse, mirasçıların tereke defterinin tutulmasını talep etmeleri ve mirası tutulan deftere göre kabul veya ret haklarını kullanmaları gerekir. Zira tek başına aciz şüphesi mirasın hükmen reddi için yeterli değildir. Mirasbırakanın ölüm tarihinde borçlarını ödemekten aciz olup olmadığını bilmeyen mirasçının tedbirli hareket edip mirası reddetmesi veya defter tutulmasını isteyip bunun sonuçlarına göre hareket edebilmesi mümkündür. Defter tutulmasının şartları Medenî Kanunun 619. maddesinde düzenlenmiş olup, bu şartlar gerçekleşmeden mirasçı böyle bir talepte bulunamaz. Tereke defterinin tutulması sonucunda mirasçının mirasın reddi; mirasın kayıtsız ve şartsız kabulü; mirasın tutulan defter gereğince kabulü; mirasın resmen tasfiyesini talep hakları bulunmaktadır. Bu haklardan örneğin mirası tutulan defter uyarınca kabul eden mirasçı, tereke borçlarından ancak deftere geçirilmiş borçlarla, fakat yine sınırsız bir şekilde sorumlu olacaktır (TMK.m.628/III). Defter tutulması durumunda mirasçıya verilen mirasın resmen tasfiyesini talep hakkı, hükmen ret hâlinde kanunkoyucu tarafından mirasçıya doğrudan verilmiştir.
Mirasbırakanın vesayet altında bir kişi olması durumunda, onun malvarlığı hakkında Medenî Kanunun 438. maddesinin üçüncü fıkrası gereği tutulan resmî defter de, onun ölüm anında borç ödemeden aciz olduğunu resmen belirlemiş olabilir.
