3167 sayılı eski Çek Kanunu ve 5941 sayılı yeni Çek Kanunu’na göre Çek Düzenleme ve Çek Hesabı Açma Yasağının Kaldırılması / Kanunların Zaman Bakımından Uygulanması & Sanığın Lehine Olan Kanun Hükmünün Tespiti

Çek, hukuki niteliği bakımından kanunen emre yazılı kambiyo senedi olması sebebiyle güvenilir bir ödeme aracıdır. Bu niteliği gereği piyasada çokça kullanılmaktadır.


Anayasa m.167: Devletin; para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alması; piyasalarda fiili veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önleyici düzenlemeleri gerçekleştirmesini amir kılmıştır.


Çekte vadenin olmaması ve görüldüğünde ödenmesi, karşılıksız çıkması durumunda ticari hayatı olumsuz etkilemektedir. Bu nedenlerle yasa koyucunun Çek Kanunu’na zaman zaman değişiklikler getirdiği görülmektedir. Belirtmek gerekirse hukuk sistemimizde en sık değişiklik yapılan kanunlardan biri de Çek Kanunu’dur.


Bu yazımızda karşılıksız çeke bağlanan hukuki, cezai ve idari yaptırımlar ile bu yaptırımların zaman içerindeki değişikliklerini ve bu değişikliklerin zamana göre uygulanabilirliğini inceleyeceğiz.


Geçmişten Günümüze Çek Kanunlarında Karşılıksız Çeke Bağlanan Sonuçlar
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çıkardığı ilk özel çek kanunu 03.04.1985 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan mülga 3167 sayılı “Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun” dur. 3167 sayılı bu kanun 3863, 4358, 4814, 5348 ve 5838 sayılı kanunlar ile 5 defa değişikliğe uğratılmıştır.
3167 sayılı kanunda karşılıksız çeke bağlanan müeyyideler ve yasağın kaldırılması hükümleri şu şekildeydi:

  • Kanunun ilk kabul edildiği halinde: Çek vasıflarına haiz senet, süresi içerisinde muhataba ibraz edilmiş ve karşılığı bulunmamış, bankaca gerekli ihtarlar yapılmış ise şikayet üzerine çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı verilir. Şikâyetten itibaren veya hükümden sonra kesinleşinceye kadar şikâyetten vazgeçmek yoluyla, kamu davasını ve cezayı ortadan kaldırmak mümkündür. Hüküm kesinleşmiş ise, şikâyetten vazgeçmenin ceza ve neticelerine tesiri yoktur. Yine hem hükümden önce hem de ceza kesinleşinceye kadar çek bedeli ile tazminat ve gecikme faizinin ödenmesi, kamu davasını ortadan kaldırmıyordu.
  • 26/01/1993 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 3863 sayılı yasa değişikliği sonrası:  3167 sayılı Yasanın 16. maddesinin ikinci fıkrasını değiştiren 3863 sayılı Yasanın 1. maddesine göre, (hangi aşamada olursa olsun) şikayetten vazgeçmekle, kamu davasının ve cezasının ortadan kaldırılacağına karar verileceği gibi, keşidecinin çek bedelinin karşılıksız kalan kısmını % 10 tazminatı ve gecikme faizi ile birlikte muhatap bankaya ve herhangi bir şubesine yatırmış bulunması halinde de, vazgeçme şartı aranmaksızın kamu davasının ve cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilir. Yani, mahkûmiyet hükmü verilip kesinleşmeden önce olduğu gibi hükmün kesinleşmesinden sonra da vazgeçme veya çek bedeli ile tazminat ve gecikme faizinin ödenmesi halinde de kamu davası ve ceza ortadan kalkar. Aynı yasa ile getirilen geçici madde ise, yasanın yürürlüğe girmesinden önce kesinleşen mahkûmiyetlerin ve infaz edilmiş cezaların 3 ay içerisinde şikâyetten vazgeçme veya ödeme halinde ortadan kalkacağını hükme bağlamıştır. Değişiklik yasasındaki, 3167 sayılı Yasanın 16/2. maddesi ile geçici madde birbiri ile çelişmektedir. Zira geçici madde, “Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş veya hüküm infaz edilmiş ise yürürlük tarihini takip eden 3 ay içinde çek tutarının veya karşılıksız kalan bölümün % 10 tazminat ve gecikme faizi ile birlikte muhatap bankaya veya herhangi bir şubesine yatırılması veya yine bu sürede şikayetten vazgeçilmiş olması halinde kamu davası ve cezanın bütün neticeleri ile ortadan kaldırılmasına karar verilir” demektedir. Bu maddeye göre, yasanın yürürlüğe girmesinden bir gün önce kesinleşen mahkûmiyetlerde 3 aylık süre uygulanacak, bir gün sonra kesinleşmede ise süre söz konusu olmayacaktır. [1]
  • 8 Mart 2003 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 4814 sayılı yasanın değişiklik getiren 14. ve 17.maddelerine göre: Yeterli karşılığı bulunmaması nedeniyle kısmen de olsa ödenmeyen çeki keşide eden hesap sahipleri veya yetkili temsilcileri, kanunların ayrıca suç saydığı haller saklı kalmak üzere, çek bedeli tutarı kadar ağır para cezasıyla cezalandırılırlar. Bu suçtan mükerrirlere, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.

Görüldüğü üzere karşılıksız çek keşide etmek cezai müeyyide ile yaptırıma bağlanmıştır.
Bu suçun, organ veya temsilcisi tarafından tüzelkişi yararına işlenmesi halinde özel hukuk tüzelkişisi hakkında da birinci fıkra uyarınca para cezasına hükmolunur. Ayrıca yetkili temsilci tarafından yararına çek keşide edilen hesap sahibi gerçek kişi hakkında da bu fıkra hükmü uygulanır. Mahkeme, ayrıca işlenen suçun niteliğine göre bir yıl ile beş yıl arasında belirleyeceği bir süre için hesap sahiplerinin ve yetkili temsilcilerinin çek hesabı açtırmalarının yasaklanmasına karar verir. Kısmen veya tamamen karşılıksız çıkan her çek yaprağı ayrı bir suç oluşturur.
16’ncı maddede öngörülen suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılması, hamilin, çeki elinde bulundurmaları koşulu ile ödemede bulunan cirantanın veya kanunî veya akdî teminatı nedeniyle tam ödemede bulunan bankanın şikâyetine bağlıdır.


Hükmün kesinleşmesinden sonra şikâyetten vazgeçildiğinde de, hüküm bütün cezaî sonuçları ile ortadan kalkar. 3167 sayılı kanunun 8.maddesine göre düzeltme hakkının kullanılması, 8 inci maddede belirtilen süre geçtikten sonra ve henüz dava açılmadan önce çek tutarı veya karşılıksız kalan kısmı ile çek tutarına veya karşılıksız kalan kısmına ait yüzde oniki tazminatın ve çekin ibrazından ödeme tarihine kadar geçen süre içinde 16a maddesine göre hesaplanacak gecikme faizinin ödenmesi, dava açıldıktan sonra hüküm verilinceye kadar geçen süre içinde, çek tutarı veya karşılıksız kalan kısmı ile çek tutarına veya karşılıksız kalan kısmına ait yüzde onbeş tazminatın ve çekin ibrazından ödeme tarihine kadar geçen süre içinde 16a maddesine göre hesaplanacak gecikme faizinin ödenmesi halinde ceza davası düşer.


Hüküm verildikten sonra hüküm kesinleşinceye kadar geçen süre içinde, çek tutarı veya karşılıksız kalan kısmı ile çek tutarına veya karşılıksız kalan kısmına ait yüzde onsekiz tazminatın ve çekin ibrazından ödeme tarihine kadar geçen süre içinde 16a maddesine göre hesaplanacak gecikme faizinin ödenmesi halinde ceza davası düşer.


Hüküm kesinleştikten sonra çek tutarı veya karşılıksız kalan kısmı ile çek tutarına veya karşılıksız kalan kısmına ait yüzde yirmi tazminatın ve çekin ibrazından ödeme tarihine kadar geçen süre içinde 16a maddesine göre hesaplanacak gecikme faizinin ödenmesi halinde bütün cezaî sonuçları ile birlikte hüküm ortadan kalkar.


20/12/2009 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 5941 sayılı “Çek Kanunu” ile 3167 sayılı kanun mülga edilmiştir. 5941 sayılı Çek Kanunu 6273, 6728, 7061, 7226 sayılı kanunlar ve Anayasa Mahkemesinin 26/7/2017 tarihli ve E.: 2016/191, K.: 2017/131 sayılı kararı ile 5 defa değişikliğe uğramıştır.


5941 sayılı kanunda karşılıksız çeke bağlanan müeyyideler ve yasağın kaldırılması hükümleri şu şekildedir:

  • 5941 sayılı Çek Kanunu’nun ilk halinde 5 ve 6. Maddelerine göre: Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

Mahkeme ayrıca, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına; bu yasağın bulunması hâlinde, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının devamına hükmeder.
Karşılıksız kalan bir çekle ilgili olarak yapılan soruşturma veya kovuşturma neticesinde;
             a) Cumhuriyet savcısı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına,
      b) Mahkeme tarafından, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın düşmesi veya davanın reddine, karar verilmesi hâlinde, aynı kararda, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılmasına da karar verilir.
Karşılıksız kalan çek bedelini, üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticarî işlerde temerrüt faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte tamamen ödeyen kişi hakkında veya şikayetten vazgeçilmesi halinde yasağın kaldırılması yönünde karar verilir.
 Kişi, mahkûm olduğu adlî para cezası tamamen infaz edildikten veya bu cezayı ödemediği için hakkında hapis uygulanıp serbest bırakıldıktan itibaren üç yıl ve her hâlde yasağın konulduğu tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, hükmü veren mahkemeden çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılmasını isteyebilir; mahkemenin vereceği karara itiraz edebilir.

  • 03/02/2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 6273 sayılı değişiklik kanununun 3 ve 4. maddelerine göre: 5941 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin başlığı “Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı” şeklinde, üçüncü fıkrasında yer alan “hukukî ve cezaî sorumluluk” ibaresi “hukukî sorumluluk ile idarî yaptırım sorumluluğu” şeklinde değiştirilmiştir. Bu değişiklik sonrası sanığın lehine olan kanunun uygulanması gereği karşılıksız çek keşide etmekten ceza mahkumiyeti kaldırılmıştır.

Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılması hâlinde, altı ay içinde hamilin talepte bulunması üzerine, çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişi hakkında, çekin tahsil için bankaya ibraz edildiği veya çek hesabının açıldığı banka şubesinin bulunduğu yer ya da çek hesabı sahibinin yahut talepte bulunanın yerleşim yeri Cumhuriyet savcısı tarafından, her bir çekle ilgili olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilir. Bu fıkra hükmüne göre çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı, karşılıksızdır işlemine tabi tutulan çekin düzenlenmesi suretiyle dolandırıcılık, belgede sahtecilik veya başka bir suçun işlenmesi hâlinde de verilir.”
Karşılıksız kalan çek bedelinin, çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticarî işlerde temerrüt faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte tamamen ödenmesi hâlinde, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı Cumhuriyet savcısı tarafından  kaldırılır. Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararının verildiği yer Cumhuriyet başsavcılığına başvurularak talebin geri alınması hâlinde de yasak kaldırılır. Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına ilişkin kayıt, kaydın girildiği tarihten itibaren her hâlde on yıl geçmesiyle Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından resen silinir ve bu işlem ilân olunur.

  • 9/8/2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 6728 sayılı değşiklik kanunun 63 ve 64. maddelerine göre: 5941 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin madde başlığı “Ceza sorumluluğu, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı” şeklinde değiştirilmiştir. Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Mahkeme ayrıca, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına; bu yasağın bulunması hâlinde, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının devamına hükmeder. Yargılama sırasında da resen mahkeme tarafından koruma tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına karar verilir. Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı, çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişi, bu tüzel kişi adına çek keşide edenler ve karşılıksız çekin bir sermaye şirketi adına düzenlenmesi durumunda ayrıca yönetim organı ile ticaret siciline tescil edilen şirket yetkilileri hakkında uygulanır.  Karşılıksız kalan bir çekle ilgili olarak yapılan yargılama neticesinde mahkeme tarafından beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın düşmesi veya davanın reddine karar verilmesi hâlinde, aynı kararda, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılmasına karar verilir. Tanımlanan suç nedeniyle, ön ödeme, uzlaşma ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümler uygulanmaz. Verilen adli para cezalarının ödenmemesi durumunda, bu ceza, kamuya yararlı bir işte çalıştırma kararı verilmeksizin doğrudan hapis cezasına çevrilir. Görüldüğü üzere bir önceki değişiklikte kaldırılan ceza mahkumiyeti, tekrardan kanuna işlenmiştir.

Karşılıksız kalan çek bedelinin, çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticarî işlerde temerrüt faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte tamamen ödenirse, şikâyetten vazgeçilirse, yasak kalkar.  Kişi, mahkûm olduğu cezanın tamamen infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl ve her halde yasağın konulduğu tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, hükmü veren mahkemeden çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılmasını isteyebilir.

  • 26/03/2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 7226 sayılı kanunun 49.maddesi sonrası: 5941 sayılı Çek Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir:

“GEÇİCİ MADDE 5 – (1) 5 inci maddede tanımlanan ve 24/3/2020 tarihine kadar işlenen suçtan dolayı mahkûm olanların cezalarının infazı, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla durdurulur. Hükümlü tahliye tarihinden itibaren en geç üç ay içinde çek bedelinin ödenmeyen kısmının onda birini alacaklıya ödemek zorundadır. Kalan kısmını üç aylık sürenin bitiminden itibaren ikişer ay arayla on beş eşit taksitle ödemesi durumunda mahkemece, ceza mahkumiyetinin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilir. İnfazın durdurulduğu tarihten itibaren en geç üç ay içinde çek bedelinin ödenmeyen kısmının onda birinin ödenmediği takdirde alacaklının şikâyeti üzerine mahkemece hükmün infazının devamına karar verilir. Hükümlü taksitlerden birini süresi içinde ilk defa ödemediği takdirde ödemediği bu taksit, sürenin sonuna bir taksit olarak eklenir. Kalan taksitlerden birini daha ödemediği takdirde alacaklının şikayeti üzerine mahkemece hükmün infazının devamına karar verilir.


Bu madde uyarınca infazı durdurulan kişi hakkında mahkemece Ceza Muhakemesi Kanununun 109 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan adlî kontrol tedbirine karar verilebilir.

(5) Bu madde uyarınca verilecek kararlara karşı itiraz kanun yoluna gidilebilir. İtirazın incelenmesinde İcra ve İflas Kanununun 353 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirlenen itiraz usulü uygulanır.
Bu madde hükümleri her bir suç için ancak bir kez uygulanabilir.”


Görüldüğü üzere 1985 tarihinden bugüne karşılıksız çeke bağlanan hukuki, cezai ve idari sonuçlar toplamda 7 defa değişikliğe uğramıştır. Bu değişiklerin suçun şikayete bağlı suç vasfını değiştirmediği, hukuki, cezai ve idari yaptırımlar konusunda muhteviyat içerdiği görülmüştür. Çek mevzuatlarındaki bu değişiklikler kanunların zaman bakımından uygulanması hususunda önem arz etmektedir. Zira TCK m.7/2: “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” demek suretiyle yaptırımların uygulanabilirliğini tespit etmektedir.

Gerçekten de örneğin 3167 sayılı yasanın 2009’da yürürlükte olduğu tarihte karşılıksız çek keşide etmekten şikayet edilen kimse hakkında 6273 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği zaman ve 2012 yılında hüküm kurulduğunda sanık hakkında ceza mahkumiyeti hükmü kurulamayacaktır. Bununla birlikte önemle belirtmek gerekir ki, aynı örnekten devam edersek 1 yıl ile 5 yıl arasında hüküm kurma-ilgili idari yaptırımın uygulanma süresini belirtmeksizin yaptırım yönünde karar vermek-her halde yasağın konulduğu tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra hükümleri arasında sanığın lehine olan hükmün alt ve üst sınırı belli müeyyide olacağı aşikardır. Müeyyide içeren kanun değişikliklerinin sık olduğu durumlarda ortaya çıkan zaman bakımından uygulanma sorunsalı ve sanık lehine olan kanunun uygulanması gerekliliği önem arz etmektedir.


Anayasa Mahkemesi’nin emsal niteliğindeki Mahmut Manbaki başvurusuna ilişkin kararında açıklandığı üzere: “5326 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre, Türk Ceza Kanunu’nun zaman bakımından uygulamaya ilişkin hükümleri kabahatler açısından da uygulanacak, ancak, kabahatler karşılığında öngörülen idari yaptırımlara ilişkin kararların yerine getirilmesi bakımından derhal uygulama kuralı geçerli olacaktır. Anılan maddede öngörülen “derhal uygulama” kuralı, idari yaptırım kararının infazı yöntemiyle ilgilidir. Dolayısıyla, infaz aşamasında da olsa, kabahat fiilinin unsurlarına veya yaptırımına yönelik lehe kanun değişikliklerinde, Anayasa’nın 38/1. maddesinde düzenlenen “kanunilik ilkesi”nin sonuçlarından biri olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7/2. maddesinde yer alan “lehe kanunun geriye yürümesi” kuralının uygulanması gerekir.
Başvuruya konu olayda, kabahat nedeniyle başvurucuya bir yaptırım uygulanmış, ancak henüz bu yaptırım kararı yerine getirilmeden, sonradan yürürlüğe giren kanunla, isnat edilen suçun unsurlarında ve cezasında lehe olacak şekilde değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklik, suçun içeriği, diğer bir ifadeyle maddi yapısıyla ilgili olup, kararların yerine getirilme şekli ile ilgili değildir. Buna göre, yukarıdaki hükümler (§§ 16-19) gözetildiğinde, lehe kanun değerlendirmesinde maddi ceza hukukuna ilişkin zaman bakımından uygulama kurallarının geçerli olması ve Mahkemece, cezası henüz infaz edilmemiş olan başvurucu hakkında lehe kanun uygulamasının yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.Bu açıklamalara göre, başvurucunun eylemine uyan kanun hükmünde yapılan lehe değişikliğin başvurucuya uygulanması gerekirken, bu yöndeki talebinin reddedilmiş olması Anayasa’nın “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” kenar başlıklı 38. maddesinin birinci fırkasında düzenlenen “suçta ve cezada kanunilik ilkesi” ile bağdaşmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, başvurucu hakkında lehe kanun hükmünün uygulanmamasından dolayı Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.” (Başvuru No: 2012/731, Karar tarihi: 15/10/2014)


Yargıtay uygulamasının da bu yönde olduğu görülmektedir. Yargıtay’a göre, 5237 sayılı Kanun’un 7. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca; sonradan yürürlüğe giren yasanın, bir fiili suç olmaktan çıkarması, suçun unsurlarında veya diğer cezalandırılabilme şartlarında, bu suçtan dolayı mahkûmiyetin yasal neticelerinde, ceza ve hatta güvenlik tedbirlerinde değişiklik yapması ve bu değişikliğin failin lehine sonuç vermesi durumunda, yürürlüğe girdiği tarihten önce işlenen suçlar hakkında da uygulanması gerekecektir. Bu değişiklik, kesinleşmiş ancak infazı henüz tamamlanmamış hükümler ile infazı tamamlanmış hükümler bakımından da söz konusudur (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E.2011/5-74, K.2011/147, K.T. 28/6/2011; YCGK. E.2008/5-220, K.2009/28, K.T. 17/2/2009).

Sonuç
Çekin bir ödeme aracı olması ve piyasada sık kullanılan kıymetli evrak niteliği ile serbest piyasa ve buna bağlı ticari hayatın salahiyeti göz önünde bulundurulduğunda zaman içerisinde ihtiyaca binaen çek mevzuatlarında değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerin azami surette karşılıksız çeke bağlanan hukuki, cezai ve idari sonuçlar üzerinde olduğu görülmüştür. Hal böyle olunca pratikte kanunların zaman bakımından uygulanması ve sanığın lehine olan kanun hükümlerinin doğru işletilmesi, adil yargılama ve hüküm kurma bakımından önem arz etmektedir.                                                                                             


[1] Murat BAŞMAN, 3167 Sayılı Çek Yasasında 3863 Sayılı Yasa ile Yapılan Değişiklik Ve Bir Yargıtay Kararı, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 1993/3 -4

Yorum bırakın