Vasiyetnamenin Geçerliliği ve İptal Davası


I.  Miras Hukuku Kavramı

Miras hukuku, ölen bir gerçek kişinin (insanın) malvarlığının, yani mallarının, hak, alacak ve borçlarının hayatta bulunan gerçek veya tüzel kişilere geçişini düzenleyen  kural ve hükümlerin bütünüdür. Bu tanımın da gösterdiği gibi miras hukuku ölüme bağlı bir malvarlığı hukukudur.Miras hukuku, niteliği itibari ile, mülkiyet hakkını kuvvetlendirir ve bir kimsenin malik olduğu eşya ve malların, ölümünden sonra arzu ettiği kişilere geçmesini sağlar. Mirasbırakan, Türk Medeni Kanunu’muzun sistematiğinde irade ve isteğini (ferdiyetçi görüş) ölüme bağlı tasarruf şeklinde vasiyetname veya miras sözleşmesi şeklinde yasal ve/veya atanmış mirasçılarına beyan edebilir. Bu makalede ölüme bağlı tasarruflardan vasiyetnamenin TMK m.557 ve devamı hükümleri çerçevesinde iptali üzerinde duracağız. 

II.  Vasiyetname

  • Vasiyetname nedir?

Vasiyetname, mirasbırakanın ölüme bağlı tek taraflı bir hukuki işlemidir. Bir ölüme bağlı tasarruftur. Tek taraflı hukuki işlem olduğundan yalnız vasiyetçinin irade beyanının önemi vardır, ve bunun geçerli olması, karşı tarafın irade beyanına (kabulüne) bağlı değildir. Vasiyetnamelerde irade prensibi geçerlidir. Vasiyetnamenin tek taraflı bir hukuki işlem olmasının sonucu olarak, bunun kapsamını tayin yalnız vasiyetçiye aittir ve vasiyetçi, bu bakımdan, kimse ile bağlı bulunmadığından, vasiyetnamesinden istediği zaman rücu edebilir[1] (dönebilir), bunu değiştirebilir veya yok edebilir. [2] Ve eklemek gerekirse, iki yada daha fazla kişinin birlikte vasiyetname yapmalarının (ortak vasiyetnamenin), hukukumuza göre, geçerli olmadığına da işaret edelim.[3]

  • Mirasbırakanın vasiyetname ile yapabileceği işler

Vasiyet, resmî şekilde (noter, sulh hakimi veya kanunla kendisine bu yetki verilmiş diğer bir görevli huzurunda) veya mirasbırakanın el yazısı ile ya da şartlar oluşmuşsa sözlü olarak yapılabilir (TMK m. 531). Mirasbırakan ölüme bağlı bir tasarrufla aşağıdaki işlemleri yapabilir:

  • Mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir (MK m.510),
  • Ölüme bağlı tasarruflarını koşullara veya yüklemelere bağlayabilir. (MK m.515),
  • Mirasının tamamı veya belli bir oranı için bir veya birden çok kişiyi mirasçı atayabilir (MK m.516),
  • Bir kimseye onu mirasçı atamaksızın belirli bir mal bırakma yoluyla kazandırmada bulunabilir. (MK m. 517),
  • Atadığı mirasçının kendisinden önce ölmesi veya mirası reddetmesi hâlinde onun yerine geçmek üzere bir veya birden çok kişiyi yedek mirasçı olarak atayabilir (MK m. 520), önmirasçı atadığı kişiyi mirası artmirasçıya devretmekle yükümlü kılabilir. (MK m.521),
  • Terekesinin tasarruf edilebilir kısmının tamamını veya bir bölümünü özgülemek suretiyle vakıf kurabilir. (MK m.526)

III.  Vasiyetnamenin İptali Davası

  • İptal Sebepleri

Genel olarak hukuki işlemler, yapıldıkları anda mevcut bazı noksanlıklar sebebiyle, doğrudan doğruya ve kendiliklerinden hükümsüz (batıl) olurlar. Örneğin işlemi yapanın ayırt etme gücünden yoksun olması, şekil eksikliği veya işlemin kanun, ahlak ve adaba aykırı olması halinde, durum ve sonuç budur, işlem veya sözleşme batıldır, bunun hükümsüzlüğü her zaman ileri sürülebilir.Buna karşılık hukuki işlem; hata, hile, korkutma gibi bir irade sakatlığı ile sakat bulunduğu takdirde, bir butlan yoktur, fakat buna maruz kalan kimse buradaki hükümsüzlük durumunu kanunda gösterilen müddeti içinde ileri sürmek suretiyle, bu işlemi iptal ettiğini beyan edebilir, bu hak müddeti içinde kullanılmadığı takdirde işlem geçerli olur (TBK m.30-39)Fakat ölüme bağlı tasarrufların iptalinde özel bir durum vardır, bunlar kural olarak kendiliklerinden hükümsüz olmazlar, geçerliliklerini kaybedebilmeleri için mahkeme tarafından iptal kararı verilmiş olması gerekir. Bu özel düzenleme mirasbırakanın son arzularının yerine getirilmesi arzusu ve Favor Testamenti prensibi ile ilişkilidir. Vasiyetname, kendiliğinden hükümsüz (batıl) olmayıp, mahkeme yoluyla iptal ettirilebilir. Ayrıca, ölüme bağlı tasarrufun bağlı kılındığı koşul ve mükellefiyetin kanuna veya ahlak ve adaba aykırı olması halinde de, koşul ve mükellefiyetle birlikte, ölüme bağlı tasarrufun (vasiyetnamenin) de iptaline hükmolunması gerekir, (TMK m.515/2).

Türk Medeni Kanunu m.557’ye göre; aşağıdaki sebeplerle vasiyetnamenin iptali için dava açılabilir:

  1. Vasiyetname, mirasbırakanın tasarruf ehliyeti bulunmadığı bir sırada yapılmışsa,
  2. Vasiyetname; yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmışsa,
  3. Vasiyetnamenin içeriği, bağlandığı koşullar veya yüklemeler hukuka veya ahlâka aykırı ise,
  4. Vasiyetname,kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmışsa.
  5. Vasiyet edenin ehliyetsizliği
  • Vasiyet serbestliği prensibi

Vasiyet serbestliği, ölüme bağlı tasarruf yapmak iktidar ve yetkisidir. Vasiyetçi bu hak ve yetkisini bizzat ve şahsen kullanır.

  • Vasiyet yapabilme ehliyeti

Vasiyet serbestliği prensibinden doğan hak ve yetkinin kullanılabilmesi için, vasiyet ehliyetinin bulunması şarttır. Bu ehliyet; ayırt etme gücü ve yaş şartında kendini tezahür eder (TMK m. 502): Buna göre, vasiyet yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve onbeş yaşını doldurmuş olmak gerekir. Buradaki ayırt etme gücüne sahip olmak, tasarrufu (vasiyeti) yapan kimsenin (vasiyetçinin) bu vasiyetin değer ve önemine, hukuk aleminde sonuçlar yaratacağına haiz olmasıdır, (TMK m.13). Bu konuda, vasiyetçinin büyük bir hiddet veya üzüntünün veya ihtirasın etkisi altında veya şiddetli bir tartışmadan sonra tasarruf yapmış olmasının önemi yoktur.[4]Gerek ayırt etme gücünün, gerekse yaş şartının, ölüme bağlı tasarrufun yapıldığı anda var olması şarttır.Tasarrufu yaparken vasiyetçinin ayırt etme gücüne sahip olup olmadığını, ölümünden sonra tespit etmek güç ve nazik bir iştir. Vasiyetçinin vasiyeti yaparken ayırt etme gücü bulunmadığını iddia eden kişi bunu ispatla yükümlüdür.[5] Yüksek mahkemenin bir kararında, “Vasiyetname yapılırken murisin ehliyetinin bulunmadığı da ileri sürülerek vasiyetnamenin iptaline karar verilmesi istenilmiştir. Vasiyetname yapılırken Sağlık Ocağından ehil olduğunu gösteren rapor alınmışsa da, dinlenen davacı tanıkları vasiyetnamenin yapıldığı sırada murisin temyiz kabiliyetinin bulunmadığını ifade etmişlerdir. Vasiyetnamenin yapıldığı anda muris 76 yaşındadır. Tanık sözleri ve dosyadaki tüm deliller değerlendirilerek vasiyetin yapıldığı anda murisin ehliyetinin olup olmadığı konusunda Adli Tıp Kurumundan rapor alınıp sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir (2.HD. E:2004/2862, K:2004/4336, T:05.04.2004), denmiştir.”İsviçre Federal Mahkemesi’ne göre, tasarrufu yapanın ölümünden sonra bunun ayırt etme gücüne sahip olup olmadığının tespiti konusunda kesin bir delilin bulunmadığı ve tam bir ispatın mümkün olmadığı hallerde, ciddi bütün şüpheleri ortadan kaldıran büyük bir ihtimalin varlığı, ispat açısından yeterlidir, böyle bir sonuç delillerin takdirinden çıkar.[6]Kısıtlıların vasiyetname yapma ehliyeti:Yukarıda bahsettiğimiz üzere Medeni Kanunumuz vasiyet ehliyeti için şart olarak yalnızca ayırt etme gücünü ve belirli bir yaş sınırını aramıştır. Bunun sonucunda kısıtlı bir kimsenin yapmış vasiyetname bu kişi ayırt etme gücüne sahip olmak şartı ile, geçerli sayılmak gerekir. Bu konuda ayırt etme gücüne sahip kısıtlının ayırt etme gücünden yoksun bulunması halinde, bunun yaptığı vasiyetname sakat bir işlemdir, bunun iptali talep olunabilir.Akıl hastalığı ve akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlı bulunanlar, ayırt etme gücünden yoksun sayılırlar, ancak bunun aksi, yani ölüme bağlı tasarruf yapıldığı sırada, bu kişinin ayırt etme gücüne sahip olduğu ispat edilmek suretiyle, bunun geçerli olduğu sonucuna varılabilir. Yargıtay içtihatlarında açıkça söylenmemiş olmakla beraber, burada aynı sonuca varılmak amacı güdüldüğü düşünülebilir.[7]Kendilerine yasal danışman atanmış kimselerin vasiyetname yapmak ehliyeti:Kendilerine yasal danışman atanmış kimseler tek başlarına vasiyetname yapabilirler, çünkü, TMK m. 429’da sayılan işlemler arasında vasiyetname yoktur.

  1. Vasiyetin; hata, hile, tehdit (yanılma, aldatma, korkutma, zorlama) etkisinde yapılmış olması

Vasiyetçi, hür iradesi ve özünden gelen irade beyanı etkisinde vasiyetnamesini yapmalıdır. Zira, vasiyetçinin iradesini etkileyen irade sakatlığı hallerinde yapılan vasiyetname geçersizdir TMK m. 504). Kanunun bu maddesi ferdiyetçi görüş prensibinde mirasbırakanın iradesini korumaya yöneliktir. Türk hukukunda irade bozukluğuna bağlanan yaptırım ise bir kesin hükümsüzlük (butlan) hâli olmayıp, HMK’nın 311. Maddesinde de açıkça belirtildiği gibi irade bozukluğu hâllerinde kişiye iptal hakkı tanınmıştır.

  • Hata (Yanılma)

Hata, beyanla iradenin istenmeyerek birbirine uygunsuz düşmesidir. Hata; kişide, açıklamada, saikte, miktarda,konuda vb. olabilir. Örneğin vasiyetçi, (A) yerine yanlışlıkla (B)’yi mirasçı tayin edebilir.  Hata sebebiyle, vasiyetin iptaline karar verebilmek için, mirasbırakanın hatalı düşünce ve tasarrufu ile ölüme bağlı tasarrufu arasında illiyet bağı bulunması ve bunun ispatı şarttır. İrade prensibinin ölüme bağlı tasarruflarda kuvvetle hakim olmasının bir sonucu da, saikte hatanın bir iptal sebebi teşkil etmesinde görülür. Türk Borçlar Kanununda saikte hata kural olarak bir fesih sebebi sayılmamıştır (TBK m.32), fakat vasiyetnamelerde durum aksinedir. Şüphesiz vasiyetnamelerde de yalnız esaslı hatalar önem ve değer taşır, burdaki farklı nokta saikte hatanın esaslı bir hata ve dolayısıyla bir iptal sebebi teşkil etmesidir.[8] Saikte hatanın vasiyetnamenin iptalini gerektirebilmesi için, vasiyetçinin yanılmış olduğu bu hususu bilmesi halinde bu tasarrufu istemeyecek ve yapmayacak olması gerekir. Durum ispat hukuku açısından kıymet taşır ve ispat külfeti, saikte hata bulunduğunu iddia eden yani vasiyetnameyi iptal ettirmek isteyen tarafa aittir.  Sağlar arası tasarrufların aksine olarak, ölüme bağlı tasarruflarda hatanın tespiti çok güçtür, çünkü tasarrufu ve hatayı yapan vasiyetçi ölmüştür. Burada mirasbırakanın gerçek iradesini anlamaya ve tespite yönelik olarak vasiyetname dışındaki delillerden, özellikle mirasbırakanın mektup ve notlarından da faydalanılabilir. Bu arada TMK m. 504/2 hükmü gereği “Ölüme bağlı tasarrufta kişinin veya şeyin belirtilmesinde açık yanılma hâlinde mirasbırakanın gerçek arzusu kesin olarak tespit edilebilirse, tasarruf bu arzuya göre düzeltilir.”

  • Hile (yanıltma)

Hile (aldatma) bir kimsenin iradesinin gerçek dışında açığa vurulması için ona karşı girişilen eylem ve davranışlardır. Yani o kişinin gerçeği bilmesi halinde iradesini açıklamaktan kaçınacağı kesin olan hallerde hileden söz edilebilir. Doktrinde ve mahkeme içtihatlarında genel olarak kabul edildiğine göre, hile ile meydana getirilen yanılmanın vasiyetçiye tesir ettiğinin ve tasarrufu yapmasına sebebiyet verdiğinin ispatı yeterlidir.TBK 36. Maddesi gereğince, borç akitlerinde, yalnız diğer tarafın hilesi önemlidir, 3.kişi tarafından yapılan hile, esas itibari ile, bir fesih hakkı vermez, ancak bu hileden diğer tarafın da haberi var ise aldatılan kişi işlemi veya akdi feshedebilir. Bu madde ve hüküm, vasiyetname hakkında geçerli değildir ve 3.kişinin hilesi de illiyet bağı bulunmak şartı ile, vasiyetin iptalini talep etme hakkı verir.(Yargıtay 2.HD. 28.4.1953, 1512/2167, TYKD. Sayı 53, s.1347)Ölüme bağlı tasarruflarda hilenin bir diğer hükmü de TMK m. 578 b.3 gereğince, hileyi yapan kişi için, bu bir mirasta yoksunluk sebebidir.

  • Tehdit ve Cebir (zorlama)

Tehdit belirli bir iş veya işelmin yapılması veya yapılmaması hususunda bir kişinin maneviyatı, psikolojisi ve sonuç olarak iradesi üzerinde ruhi bir baskıdır. Cebir ise; fiziksel olarak maddi ve cismani bir baskıdır. Tehdidin kimin tarafından yapıldığının önemi yoktur. Gerek ilgililerin gerek üçüncü kişilerin fiil ve tehditleri aynı şekilde tasarrufun iptalini talep hakkı verir.TMK m.504’te kanaat verici bir korkunun meydana gelmesi ve varlığı gerektiği hakkında bir açıklık yoktur. Burada, sadece tehditten söz edilmektedir. Bu sebeple, ölüme bağlı tasarruflarda, tehdit kavramının sınırlarını daha geniş tutmak gerekir. Burada, her türlü ve derecede tehdit, vasiyetçinin iradesine tesir etmiş olmak (illi olmak) şartı ile hukuken önem taşır. (Yargıtay 2.HD. 2.1.1951, 5284/2, H.Kömürcüoğlu/ H.Ergüney, s.69) Bir kişinin yaradılış itibariyle sinirlerinin ve dayanıklılığının zayıf olması, çabuk heyecanlanmaı ve hemen etki altında kalması gibi sırf kişisel ve sübjektif haller, ölüme bağlı tasarruflarda gözönüne alınır ve mirasbırakana tesir etmesine göre, tehdidin meydana gelmiş olduğuna hükmolunur.[9]

  1. Hukuka, ahlak ve adaba aykırılık

TMK m.515’in kenar başlığı “koşullar ve yüklemeler”dir. Koşul ve yüklemelerin hukuki bünye ve nitelikleri birbirinden ayrı ve farklıdır. Mirasbırakan, ölüme bağlı tasarruflarını koşullara veya yüklemelere bağlayabilir. Tasarruf hüküm ve sonuçlarını doğurduğu andan itibaren, her ilgili koşul veya yüklemenin yerine getirilmesini isteyebilir. (TMK m. 515/1)Koşul halinde, işlemin hüküm ifade etmesi, gerçekleşmesi gelecekteki şüpheli bir olaya bağlanmaktadır. Örneğin mirasbırakan, bir kitap yayınlaması koşulu ile, (A)’yı mirasçı atamakta veya ona mal vasiyet etmektedir. Bu kişinin mirasçı veya musaleh (lehine belirli mal vasiyet edilen kişi) olabilmesi kitabının yayınlanmasına bağlıdır.Yükleme ise, lehine tasarruf yapılan kişiye belirli bir şeyin yapılması veya yapılmamasının yükletilmesidir. Yükleme ile üçüncü kişi lehine, muhakkak surette, bir hak doğması gerekmez. Mesela, (A)’ya otuz bin lira verilmesini vasiyet eden mirasbırakan, cenaze töreninin yapılmasının sağlanmasını, mezarının yapılmasını, mektuplarının yakılmasını bu kişiye bir mükellefiyet olarak yüklemiş olabilir.[10]Hukuka (kanuna) aykırılık terimi ile, emredici hukuk kurallarının, kamu düzenine ve kişilik haklarına ilişkin hükümlerinin ihlali anlaşılır. Yargıtay’ın bir kararında, amme intizamına (kamu düzenine) aykırılığın bir örneği görülmektedir.[11] Bu karara göre; yabancı bir donanma lehine yapılan mal vasiyetinin kamu düzenine ve milli menfaatlere aykırılığı sebebi ile geçerli bulunmadığı sonucuna varılmıştır (Yargıtay 2.HD 14.9.1962, 4668/4539). Ölüme bağlı tasarrufun kişilik haklarını ihlal edici nitelikte olması da, hukuka aykırılık kavramı içine girer ve bu açıdan, hukuka aykırılık bir çok hallerde ahlaka aykırılıkla birleşir. TMK m.23 gereğince kimse kişilik hakkından ve hürriyetinden vazgeçemez ve bunu genel adaba aykırı olarak sınırlayamaz. Gene aynı maddeye göre, kimse hak ve fiil ehliyetinden vazgeçemez. Bu gibi sınırlamalar ve vazgeçmeler gerek ölüme bağlı tasarrufların gerek sağlararası bağışların konusu olamaz. Kişilik haklarının hukuka veya ahlaka aykırı olarak sınırlandırılmasına örnek olarak, belirli bir dini veya Devlet vatandaşlığını kabul etmek veya bundan çıkmak, siyasi bir partiye girmek veya çıkmak, bir meslek seçmek, evlenmek veya boşanmak vb. hususlarına ilişkin olarak konan koşul ve mükellefiyetler gösterilebilir.[12] Türk hukukunda, ölüme bağlı tasarrufların kanuna, ahlaka ve adaba aykırı bir koşula ve/veya yüklemeye bağlı kılınması halinde, hem koşul, hem de tasarruf hükümsüzdür. (TMK m. 515/2). Örnekler sınırsızca verilebilir; mesela bir kimseyi öldürmesi veya zina yapması koşulu ile vasiyet yapılması halinde, koşul da vasiyet de hükümsüzdürler.

  1. Şekil Eksikliği

Medeni Kanunumuza göre, vasiyetname üç şekilde olabilir:

  1. El yazılı vasiyetname:  El yazılı vasiyetnamenin bütün metninin, yapıldığı tarihin ve imzasının hepsinin vasiyetçinin el yazısı ile yapılmış olması şarttır. (TMK m. 538). 4721 sayılı yeni Türk Medeni Kanununda, el yazılı vasiyetnamenin düzenlendiği yer koşulu kaldırılmıştır. Eski Medeni Kanunda ise (m.485), düzenleme yerinin de el yazısı ile yazılması gerekiyordu. Yüksek mahkeme kararı da el yazısı ile yapılan vasiyet üzerinden yapılacak tahkikatın esaslarını belirler niteliktedir, “El yazısı ile vasiyetnamenin geçerli olması için vasiyetçinin vasiyetnameyi baştan aşağıya kadar bizzat tanzim etmiş, tanzim ettiği mahal, sene ay ve gün dahil olduğu halde bizzat kendi el yazısıyla yazılmış olması gerekir. (MK. m. 485) Mahkemece sadece vasiyetçinin imzası ile vasiyetnamedeki imzanın aynı el mahsulü olup olmadığı hakkında bilirkişi raporu alınmış vasiyetin tümü ile vasiyetçiden sadır olup olmadığı araştırılmamıştır. Öyle ise, vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte gözönünde bulundurularak, vasiyetçinin el yazıları hakkında taraflardan delilleri sorulmak, araştırılmak vasiyetnamenin baştan aşağı vasiyetçi tarafından yazılıp yazılmadığını tespit etmek gerekir. Bu yönün düşünülmemesi yasaya aykırıdır. (2 HD. E: 1993/6209, K: 1993/6771, T:01.07.1993).”
  2. Resmi vasiyetname: Resmi vasiyetname, bu işleri yapmakla görevli resmi memur önünde ve kanunun gösterdiği şartlar içinde yapılır (TMK m. 532-537).

Resmi vasiyetname aşağıdaki kişilerin katılımı ile gerçekleşir:

  • Vasiyetçi
  • Resmi memur
  • İki tanık

Resmi memurun kim olduğunu yasa belirlemiştir.Resmi vasiyetnameye resmiyet verecek makam,sulh hakimi[13],noter[14] veya yasa ile kendisine bu yetki verilmiş diğer bir resmi kişidir.Resmi vasiyetname,mirasbırakanın son arzuları uyarınca resmi memur tarafından yazılmış olabileceği gibi ,bu bizzat vasiyetçi tarafından hazırlanmış ve yazılmış da olabilir.Bu sonuncu halde resmi memur veya noter,hazırlanmış olan böyle bir belgeyi vasiyet haline getirebilir,ancak bu tasdik ve imzanın bizzat resmi memur tarafından yazılması şarttır.[15]Tanık bulunmaksızın yapılan bir vasiyet geçerli değildir.Tanıklar MK. M.536’da düzenlenmiştir.Bu maddeye göre resmi vasiyetin geçerli olabilmesi için tanıklarda şu koşulların bulunması gerekir.Bunlar geçerlilik koşullarıdır.

  1. Tanıklar, fiil ehliyetine sahip olmalıdırlar.
  2. Bir ceza mahkemesi kararı ile kamu haklarından yasaklı olanlar tanıklık yapamazlar.
  3. Okur-yazar olmayanlar tanıklık yapamazlar.
  4. Vasiyetçi ile şu yakınlığı olan kişiler tanık olamaz:
  5. Vasiyetçinin eşi,
  6. Üstsoy hısımları(Usul hısımları)
  7. Altsoy hısımları(Füru Hısımları)
  8. Kardeşleri
  9. Bu kişilerin eşleri

Yasa,aynı yasakları resmi memur için de aramıştır.TMK 532.maddeki vasiyetnamaye resmiyet verecek kişilerin de 536.maddedeki engellere sahip olmaması gerekir.Yani bu yasaklar hem tanıkları hem memurları kapsar.Resmi vasiyet düzenlemesine katılanlara (resmi memur ve tanıklara)ve bunların altsoy üstsoy hısımlarına ,kardeşlerine ve bunların eşlerine resmi vasiyetname ile kazandırma yapılamaz.

  1. Sözlü vasiyetname: Sözlü vasiyetname, yalnız olağanüstü ve istisnai hallerde yapılması mümkün ve geçerli olan bir vasiyetname şeklidir (TMK m. 539-541).Burada  sözlü şekilde beyan edilen vasiyet iradesinin, çok kısa bir zaman sonra, tanıklar tarafından yazılı şekle sokulması ve hakime tevdi olunması gerekmektedir.

*Kanunumuzdaki vasiyetname şekilleri bunlardan ibarettir. Bunun dışında bir vasiyetname şekli yoktur.

  • İptal Davası

TMK m. 558 gereğince,  vasiyetin iptal edilmesinde menfaati bulunan mirasçılar ve lehine vasiyet yapılan ilgililer; mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufunun iptalini talep ve dava edebilirler. Kural olarak, ölüme bağlı tasarrufun iptali davasını mirasçıların birlikte açma zorunluluğu bulunmamaktadır (TMK. md.558). Diğer bir ifade ile her bir mirasçı kendi yönünden tek başına vasiyetnamenin iptalini isteyebilir. Bu durumda iptal davasını açmayan mirasçılar yönünden, vasiyetname, geçerliliğini korur. Bir kısım mirasçının açtığı vasiyetnamenin iptali davasında, diğer mirasçıları da kapsayacak içerikte iptal hükmünün kurulması doğru olmadığı gibi bu şekildeki bir karar davanın tarafı olmayan kişiler yönünden bağlayıcı bir sonuç ta doğurmaz (bkz. Yargıtay 2.H.D.20.03.2001 gün ve 551 E. 4158 K. sayılı ilamı). Sonuç itibari ile; ölüme bağlı tasarrufun iptaline yönelik karar, ancak, davanın tarafları yönünden hukuki etki gösterir (2.HD. E:2009/9105, K:2009/10585, T:18.06.2009). Mesela vasiyetçi, ilk vasiyetnamesi ile mirasçı atadığı kişiyi, ikinci vasiyetnamesinde mirasçılıktan çıkarmışsa, mirasın açılmasından sonra bu kişi kanundaki yukarıda da açıklanan sebeplerden birine dayanmak suretiyle vasiyetnamenin iptalini talep ve dava edebilir. Bunda ilgi ve menfaati vardır, çünkü sonraki vasiyetnamenin iptali ile mirasçı sıfatını kazanacaktır. Bunun gibi yasal mirasçıların da (miras bırakanın kan hısımları, evlatlık ve altsoyu ile sağ kalan eş) vasiyetnamenin iptalini dava etmekte menfaatleri vardır. Zira her iki vasiyetnamenin iptali sonunda, bunların yasal miras hakları artacaktır. [16]Buna karşılık, mirasbırakanın ve mirasçıların alacaklı ve borçluları, iptal davası hakkına sahip değillerdir. Bunların açacakları dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Yasası madde 114/-d gereği taraf ve dava ehliyetine sahip bulunmadıkları gerekçisiyle HMK m.115/2’ye göre usulden reddedilecektir.Bununla beraber, vasiyeti yerine getirme görevlisi ve mirası resmen idare ile görevlendirilen kişi veya merci de iptal davası açmak hakkını haiz değildir.

  • Yetkili ve Görevli Mahkeme

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun; mahkemelerin görevine ilişkin 2.maddesi ve yetkiye ilişkin 11. Maddesinin 1.fıkrasının (a) bendi hükümleri gereğince, vasiyetin iptali davaları mirasbırakanın son ikametgahındaki asliye hukuk mahkemesinde açılır.

  • İptal davasında husumet

Dava olunan/olunanlar (davalı/davalılar), iptal ettirilmek istenen ölüme bağlı tasarrufla miras hukuku bakımından doğrudan doğruya menfaat sağlayan kişilerdir.Örneğin, atanmış mirasçı veya musaleh aleyhine iptal davası açılabilir.Türk Yargıtay içtihatlarına göre, vasiyeti yerine getirme görevlisi aleyhine de iptal davası açılabilir.[17]

  • Süreler

İptal davasının TMK m. 559’da gösterilen 1 yıllık,10 yıllık ve 20 yıllık hak düşürücü süreler içerisinde açılması gerekir. Bu süreler içerisinde dava açılmadığı takdirde, dava açma hakkı düşer.  Bu olasılıkta, ölüme bağlı tasarruf (vasiyetname) geçerli olarak kalır. Ancak, dava olunan, hiçbir süreye bağlı olmaksızın, iptal sebebini def’i olarak her zaman ileri sürebilir (TMK m. 559, f.son).a-) 1 yıllık süreBir yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcı vasiyetin ve iptal sebebinin öğrenildiği gündür.[18] Şüphesiz, bunun içine mirasbırakanın ölümünün ve ilgilinin hak sahibi olduğunun öğrenilmesi de girer. Ölüme bağlı tasarrufun iptaline ilişkin bir yıllık süre mirasbırakan henüz hayatta iken işlemeye başlamaz. Zira ölümden önce mirasçı veya musaleh sıfatı meydana gelemez (TMK m. 575). Ölüme bağlı tasarrufun iptal sebebini, ilgili kişi, daha mirasbırakan hayattayken biliyor idiyse, bu takdirde süre vasiyetçinin ölümü gününden itibaren işlemeye başlar. [19]b-) 10 yıllık süreTMK m. 559’a göre iptal davası açma hakkı, iyiniyetli davalılara karşı iptal sebebinin öğrenilmesine bakılmaksızın her halde vasiyetnamenin açıldığı tarihten itibaren 10 yıl geçmekle düşer.10 yıllık sürenin başlangıcında vasiyetnamenni açılması kavramını mirasın açılması kavramı ile karıştırmamak gerekir. Miras, genel olarak, mirasbırakanın ölümü ile açılır. Vasiyetnamenin açılması ise sulh hukuk hakiminin ilgilileri davet ederek onların önünde vasiyetnameyi açması ve içindekileri onlara okumasıdır (TMK m. 596-597)Vasiyetname mahkemeye tevdi edilmezse, bunun açılması meydana gelemeyeceğinden, süre de işlemeyecektir.c-) 20 yıllık süreTMK m.559 gereğince iptal davaları, dava olunanın kötüniyet sahibi bulunması halinde, yirmi yıllık hak düşümü süresine tabi kılınmıştır. Buradaki iyiniyet TMK m.3’de düzenlenen iyiniyettir ve dava olunan kişinin, ölüme bağlı tasarrufta iptal sebebi bulunduğunu bildiği veya bilmesi gerektiği halde, buna rağmen vasiyetnamedeki bağış ve menfaatleri kendisine mal etmesidir. Kötüniyetin bulunması için, dava olunan kişinin böyle bir tasarrufun yapılmasına sebebiyet vermiş olması şart değildir. Yirmi yıllık sürenin başlangıcında da yukarıda açıkladığımız hususlar geçerlidir.d-)Def’i yolu ile ileri sürmeİptal talebinde bulunmak hakkı olan kişi, iptal durumunu hiçbir süreye bağlı olmaksızın, def’i yolu ile her zaman ileri sürebilir. İptal def’inin ileri sürülebilmesi için, bunu beyan edenin tereke eşyasına zilyet bulunması şarttır (Yargıtay 2.HD. 17.4.1947. 5474/2163).Tereke eşyasının mülkiyeti, gerek zilyetliği mirasbırakanın ölümü anında, kanunen ve doğrudan doğruya mirasçılara geçer. TMK m.599 ve TMK m. 640 gereğince her mirasçı iştirak halinde zilyettir.[20]Mirasçının tereke mallarına zilyet olması halinde, iptal davası açmasına ihtiyacı yoktur. Bu konuda miras sebebiyle istihkak davası veya mal vasiyetinin ifası davası açmış bulunuyorsa, dava olunan mirasçı veya musaleh iptal def’i ileri sürerek davacının talebini reddebilir (Yargıtay 2.HD. 13.4.1990, 13016/3986).e-)İrade sakatlığı sebeplerinden birine dayanan iptal durumunda iki özel kural uygulanır[21]Mirasbırakanın yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama etkisi altında yaptığı ölüme bağlı tasarruf geçersizdir. Ancak, mirasbırakan yanıldığını veya aldatıldığını öğrendiği ya da korkutma veya zorlamanın etkisinden kurtulduğu günden başlayarak bir yıl içinde tasarruftan dönmediği takdirde tasarruf geçerli sayılır. TMK m.504 gereğince ölüme bağlı tasarrufu yapan vasiyetçi, hata ve hileyi öğrendiği veya cebir ve tehdidin tesirinden kurtulduğu andan itibaren 1 yıl içinde tasarrufundan dönmezse, bu geçerli hale gelir, vasiyetçinin ölümünden sonra mirasla ilgili kişilerin iptal davası açmalarına da hukuken imkan kalmaz. Böyle bir halde, bir irade sakatlığı bulunan ölüme bağlı tasarruf, vasiyetçi tarafından sonradan zımnen kabul edilmiş ve benimsenmiş sayılır.Buna karşılık, vasiyetçi hata ve hileyi öğrenmeden veya cebir ve tehdidin etkisinden kurtulamadan veya 1 yıllık fesih süresi henüz bitmeden ölürse, bu takdirde, mirasla ilgili mirasçı veya musalehler ölüme bağlı tasarrufun iptalini talep edebilirler. TMK m.504’te belirtilen bu 1 yılık süre zamanaşımı değil, hak düşürücü süredir.TMK m.504/2 Favor Testamenti ilkesinin özel bir görünümüdür. Buna göre; vasiyeti yapan kimse lehine tasarruf yaptığı kişiyi veya bunun konusunu teşkil eden eşya ve malları gösterirken açık (aşikar) olarak görülen bir hataya düşmüşse, kendisinin gerçek iradesinin kesin olarak tespit edilebilmesi şartı ile, bu hata düzeltilir. Böyle bir halde, iptal talep ve davasına ihtiyaç yoktur. Hal böyle olmakla birlikte uygulamada iptal davası yoluna gidilmektedir.

  • Usul Hukuku Açısından

Vasiyetnamenin iptali davaları yazılı yargılama usulüne göre Asliye Hukuk Mahkemesinde görülür. Mirasbırakanın son yerleşim yeri mahkemesi kesin yetkili olduğundan yetki sözleşmesi yapılamaz. Vasiyetnamenin iptali davası açarken yahut dava devam ederken yasal mirasçının/mirasçıların terekedeki mallar üzerinde tasarrufta bulunmasını engellemek için ihtiyati tedbir talep edilebilir (HMK m.389). Vasiyetnamenin iptali davasında davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmaktadır (HMK m.59), (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi e. 2007/17678 k. 2009/3576 t. 2.3.2009).Vasiyetname yabancı ülkede düzenlenmişse5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında kanunun 7.maddesinde de” Hukuki işlemler, yapıldıkları ülke hukukunun veya o hukuki işlemin esası hakkında yetkili olan maddi hukuk hükümlerinin öngördüğü şekle uygun olarak yapılabilir. 20.maddenin 1.fıkrasında “Miras ölenin milli hukukuna tabidir. Türkiye’de bulunan taşınmazlar hakkında Türk hukuku uygulanır. 4.fıkrasında ise; Ölüme bağlı tasarrufun şekline 7.madde hükmü uygulanır. Ölenin milli hukukuna uygun şekilde yapılan ölüme bağlı tasarruflar da geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir.Ölüme bağlı tasarruflarda şekil konusu menkul miras, gayrimenkul miras ayrımı yapılmadan düzenlenmiştir. (Nomer/Şanlı Devletler Hususi Hukuku, s.288). Bu kapsamda 5718 sayılı MÖHUK. 20/4.maddesine göre, ölüme bağlı tasarrufun şekli, tasarrufun yapıldığı yer hukukuna veya işlemin esasına uygulanan hukuka veya ölenin milli hukukuna tabidir. Bu üç seçimli şekil kuralından amaç, ölenin son arzularının sonucu olan işlemin geçerliliğini sağlamaktır. Bu kural gereğince bir Türk vatandaşı yabancı ülkede yapıldığı yer hukukuna ya da Türk Hukukuna uygun bir vasiyetname yapılabilir. (Bkz. Milletler Arası Özel Hukuk Aysel Çelikel s.294) Kaldı ki; vasiyetnamelerin geçerliliğini sağlamak amacı ile “Vasiyet Tasarruflarının Biçimine İlişkin Kanun Uyuşmazlıkları Konusundaki 05.10.1961 tarihli La Haye Sözleşmesine Türkiye’de 1983 yılında taraf olmuştur.Sözleşme’ye göre;

  1. a) Vasiyetnamenin yapıldığı yer hukuku,
  2. b) Vasiyetçinin tasarrufu yaptığı andaki vatandaşı olduğu devletin iç hukuku,
  3. c) Vasiyetçinin ölümü anında vatandaşı olduğu devletin iç hukuku,
  4. d) Vasiyetçinin tasarrufu yaptığı anda ikametgahının bulunduğu yer iç hukuku,
  5. e) Vasiyetçinin tasarrufu yaptığı andaki mutad mesken hukuku,
  6. g) Vasiyetçinin ölümü anındaki mutad mesken hukuku,
  7. h) Taşınmazlar söz konusu ise, bu malların bulunduğu yer iç hukuklarından birine uygun olan vasiyetnameleri geçerlidir.

Vasiyetnamenin esasına uygulanacak hukukta genel kural; örneğin, ölüme bağlı tasarruf ehliyeti ise, tasarrufta bulunanın tasarrufun yapıldığı andaki milli hukukuna tabidir. (MÖHUK m.22/5) (Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 1990/4236 E-1548 K.) Türkiye’de bulunan taşınmaz mallar hakkında Türk Hukuku uygulanır. (MÖHUK m.22). Buna göre, Türkiye’de bulunan taşınmazlar hakkında Türk Hukuku uygulanırken, taşınır mallar açısından ölenin milli hukuku uygulanacaktır. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/2397 E. 2015/4054 K.)


 Kaynakça

[1] Vasiyetçi her ne kadar vasiyetnameden, vasiyetname ile bağdaşmayan bir hukuki tasarrufla rücu edebilirse de o tasarrufun hukuki sonuç doğurabilmesi daha açık bir anlatımla vasiyetnameyi ortadan kaldırabilmesi için sonradan yaptığı hukuki tasarrufun geçerli olması gerekir. (HGK., E:2001/1-958, K:2001/1035, T:21.11.2001)[2] Prof Dr. Zahit İmre, Prof. Dr. Hasan Erman, “Miras Hukuku”, DER YAYINLARI 14. BASIM, İstanbul, 2018, s.56[3] Prof Dr. Zahit İmre, Prof. Dr. Hasan Erman, “Miras Hukuku”, DER YAYINLARI 14. BASIM, İstanbul, 2018, s.70[4] Prof Dr. Zahit İmre, Prof. Dr. Hasan Erman, “Miras Hukuku”, DER YAYINLARI 14. BASIM, İstanbul, 2018, s.63[5] Prof Dr. Zahit İmre, Prof. Dr. Hasan Erman, “Miras Hukuku”, DER YAYINLARI 14. BASIM, İstanbul, 2018, s.64 vd.[6] Bkz. BGE 91 II, 327 veya JdT 1966, I, 232, 241-242; BGE 74 II, 205 veya JdT 1949 I, 519. İ. HELVACI, “Ölüme Bağlı Tasarufların iptali Davasında Ayırt Etme Gücünün (Temyiz Kudretinin) İspatı”, Porf. Dr. Ömer Teoman’a 55. Yaş Günü Armağanı, Beta Yayınevi, İstanbul 2002, s.1113 vd.[7] Bkz. Yargıtay 2. HD. 2.1.1951, 7928/18[8] Prof Dr. Zahit İmre, Prof. Dr. Hasan Erman, “Miras Hukuku”, DER YAYINLARI 14. BASIM, İstanbul, 2018, s.209[9] Prof Dr. Zahit İmre, Prof. Dr. Hasan Erman, “Miras Hukuku”, DER YAYINLARI 14. BASIM, İstanbul, 2018, s.213[10] Prof Dr. Zahit İmre, Prof. Dr. Hasan Erman, “Miras Hukuku”, DER YAYINLARI 14. BASIM, İstanbul, 2018, s.135[11] Prof Dr. Zahit İmre, Prof. Dr. Hasan Erman, “Miras Hukuku”, DER YAYINLARI 14. BASIM, İstanbul, 2018, s.207[12] Prof Dr. Zahit İmre, Prof. Dr. Hasan Erman, “Miras Hukuku”, DER YAYINLARI 14. BASIM, İstanbul, 2018, s.208[13] Vasiyetnameyi düzenleyen Sulh Hakimi, noter veya memur aslını yada onaylı örneğini saklamakla yükümlüdür (MK. 484). Saklama yükümlülüğü ölüm zamanına kadar hatta ölümün öğrenilmesine kadar devam eder. Ölüm zamanında çıkan vasiyetname iptalini gerektirir bir eksiklik içinde olsa bile, hemen Sulh Mahkemesine verilir. Bu yükümlülük vasiyetnameyi yanında bulunduran herkes için geçerlidir. Vasiyetnameyi alan Hakim tereke için derhal gerekli önlemleri alır (MK. 535). Vasiyetnameyi açar (MK. 536). Bundan sonra mirasta hak sahibi olanların her birine vasiyetnamenin kendilerini ilgilendiren bölümlerini tebliğ eder (MK. m. 537). Vasiyetle mirasçı seçilmiş olupta hakları yasal mirasçılar veya tarihi eski olan bir kazandırma ile hak sahibi olanlar tarafından açıkça itiraza uğramayan kimseler tebliğden bir ay geçtikten sonra Sulh Hakiminden mirasçılıklarını gösteren bir resmi belgenin verilmesini isteyebilirler (MK. 538).Bu resmi belge mirasçılık belgesi-veraset ilamıdır.[14] 15l2 sayılı Noterlik Kanununun 83, maddesi gereğine göre Noter zorunluk hallerinde, sebebini açıklayarak noterlik dairesinin dışında vasiyetname düzenleyebilir. Ne varki, sebebin belirtilmemiş olması vasiyetnameyi geçersiz kılmayacağı gibi, vasiyetname noterlik dairesinde düzenlenmiş iken, yanlışlıkla başka yerde düzenlendiğinin yazılması veya vasiyet edenin bulunduğu yerde düzenlenen vasiyetnamenin Noterlikten düzenlendiğine işaret edilmiş bulunmasıda geçersizlik sebebi değildir. Çünkü; M.K.nun 480-482 maddelerinde düzenlenme yeri bakımından bir geçerlik şartı öngörülmemiştir. M.K.nun bu hükümleri Noterlik Kanununa göre özel hüküm niteliğinde bulunduğundan M.K.da yazılı şekil eksikliği dışındaki bir sebeple vasiyetname geçersiz sayılamaz. Onun için tanıkların düzenleme yeri konusunda beyanlarının doğruluk ve yanlışlığı üzerinde durulmaya gerek bile yoktur. O halde vasiyetnamenin şekli bakımından iptal edilmiş olması yanlıştır.  2. Hukuk Dairesi 1977/7621 E., 1977/7844 K.[15]İMRE/ERMAN,Miras Hukuku,2018.s,82 vd.[16] Prof Dr. Zahit İmre, Prof. Dr. Hasan Erman, “Miras Hukuku”, DER YAYINLARI 14. BASIM, İstanbul, 2018, s.217[17] “İptali istenen vasiyetnamede bir vakıf kurulması öngörüldüğünden ve iptali ile Vakıflar İdaresi doğrudan doğruya veya dolayısıyla zarar göreceğinden, 17.12.1955 t., 16/25 sayılı içtihadı birleştirme kararı da göz önünde tutularak, husumetin Vakıflar İdaresine yöneltilmesi gerekir.” (Yarg. 2.HD 9.6.1972, 3826/3689). RKD. Yıl 7 (1972), Sayı 9-10, s.331 veya ABD. 1972, s.1056 veya İBD 1972, s. 948). İMRE/ERMAN,Miras Hukuku,2018., s.218[18] Gerek iptal, gerekse tenkis davasının incelenebilmesi için öncelikle dava konusu vasiyetnamenin açılıp açılmadığı konusunda araştırma yapılmalıdır.Vasiyetnamenin açılıp okunduğunun tespit edilmesinin amacı, mirasçıları ve lehine kazandırma yapılan kişileri bilgilendirme ve yasal haklarını kullanmayı temine yönelik bir işlemdir. Vasiyetname usulünce açılıp ilgililere tebliğ edilmeden TMK.nun 559. ve 571.maddesinde gösterilen 1 yıllık hak düşürücü süreler işlemeye başlamaz.  Davacıya usulüne uygun vasiyetname tebliğ edilmediği anlaşıldığından, davacının davasını kanundaki 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açtığı gözetilerek, yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir. (3. Hukuk Dairesi 2015/6501 E. , 2015/10246 K.)[19] Prof Dr. Zahit İmre, Prof. Dr. Hasan Erman, “Miras Hukuku”, DER YAYINLARI 14. BASIM, İstanbul, 2018, s.219[20] Prof Dr. Zahit İmre, Prof. Dr. Hasan Erman, “Miras Hukuku”, DER YAYINLARI 14. BASIM, İstanbul, 2018, s.221 vd.
[21] Prof Dr. Zahit İmre, Prof. Dr. Hasan Erman, “Miras Hukuku”, DER YAYINLARI 14. BASIM, İstanbul, 2018, s.222

Yorum bırakın